28 Aralık 2009 Pazartesi

özgürlükkk

bgn kocaman adımlar ata ata yağmur ve rüzgara rağmen (ve hatta yağmurun keyif kattığı gerçeğiyle beraber) bilmediğim yerlerden geçtim, çok kilometre yol gittim. bi tek kapşonum vardı o da kafamın yarısını koruyordu. bi de ağırlığı neredeyse benim kadar olan eşek ölüsü bi sırt çantası (ölü eşek kadar ağır değilim oysa). o kdr hatasız istediğim yere kadar gelebildim ki, bundan sonrasını biliyorum, kolay dediğim yerde kaybeldim :S böle yağmur ceket bariyerini aştı bana kadar geldi. sonra çanta yediği sulardan daha da ağırlaştı. nazik insanlara yer yurt sordum güzel güzel anlaştım. bazen gevezelere soracak oldum pişmanlık duydum. bikaç defa uçma tehlikesi atlattım, sırtımdaki ölü eşek ayaklarımı zemine yapıştırmış olsa da yüz felci tehlikesi daima bakiydi. bu çantayı neden bu kadar doldurdum ki die kızdım sonra. bi sürü kıyafet aldıysam da 3 gündür aynı şeyleri giyiyorum. bi de otobüste yan koltuk komşum tatlı bi izmirli kızdı. mp3player a bi sürü şarkı atmıştım itinayla, yolculuğumu onları dinleyerek geçiririm die umuyodum ama gevezelik yaptık hep. güzeldi.

2 Aralık 2009 Çarşamba

...

şuan my morning jacket - the bear geziniyor bünyemde. çok güzel bir parçayı ilk defa dinliyorsan, ya da iki hatta bazen üçüncü sefer bile, aşık olurken ne hissediyorsan birebirini hissedebilirsin. miden bulanır hafiften, yaşattığı mutluluk içinde tarifsiz bir hüznü de doğurur aynı zamanda. hiç aşık olmadığını düşünen birisi için aşık olunca böyle hissedildiği tespiti biraz hadsizce karşılanabilir. ama dedikleri gibi aşk diye birşey varsa sahiden, böyle olmalıdır kanımca. müziğe bu kadar aşıkken, neden sadece dinlemekle yetindiğimi soruyorum şu sıra kendime. belki müziğin tekniğini bilmekten kaçıyorumdur, tekniğin duyguyu öldürdüğüne katii surette inandığım için. müziği işin ehline bırakıp, güzel bişey duyunca "bunu bir insan yapamaz" demeyi seviyorumdur. hayran olmayı...